Sosyal Medya

Düşünce Platformu

Entel dantel bir mevzuÂ…

Kaçtığımız; belki bir şekilde sorup da üzerine gitmediğimiz bâzı sorular vardı. Mesel⠓özeleştiri” işinin kültürel olarak bize çok uzak ve yabancı bir zihin işi olduğunu; menbâının Hristiyan günah çıkarma olduğunu göremiyorduk. Özeleştiri özel bir beceri ister. O beceri de “îtirâfa” değil de tevbeye inanmış bir kültür dâiresinde namevcuttur.



Süleyman Seyfi Öğün - Yeni Şafak

Biz hiç bir “entelektüelin”; belli bir konuda düşündüklerini bizzat kendisinin eleÅŸtirip; “bakınız bu konuda ÅŸunları, ÅŸunları söylemiÅŸ veyâ yazmıştım; çok yanılmışım” dediÄŸine rastgeldiniz mi? Sakın “ne var ki; pek çok eski radikâl solcu; hattâ radikâl saÄŸcı entelektüel  biliyorum; ÅŸimdilerde hepsi göğsünü gere gere; gençlik hatâlarından dem vurup nasıl da  liberâl olduklarını anlatıyorlar” demeyin. KastettiÄŸim  bu deÄŸil. Önce ne için kastettiÄŸimin bu olmadığını anlatayım.

LiberâlleÅŸme salgınına 1980’lerin sonları; ama daha fazlasıyla 1990’larda mâruz kalındı. 1970’lerde radikâllik modaydı. Herkes, kendisini benzerlerinden bir radikâllik farkıyla ayrıştırmayı çok seviyordu. 12 Eylül’ün balyozundan sonra; durum nedense tersine döndü. Bu defâ entelektüel dünyâda herkes ne kadar liberâlleÅŸtiÄŸini gösterme telâşına düştü. Bu, ağırlıklı olarak “sol” câmiada baÅŸladı; daha sonra milliyetçi entelijensiya ve Ä°slâmcılar arasında yayıldı. Ä°ÅŸin ilk bakışta  sevindirici gözüken tarafı; eski düşmanların arasındaki bâzı buzulların erimesi; hattâ belli bir düzeyde bir iletiÅŸimin baÅŸlamasıydı. Bırakınız görüşmeyi; birbirlerini gördükleri gibi öldürmeye and içmiÅŸ bâzı isimler; yan yana gelebiliyor; hattâ yeni yeni âşina oldukları liberâl terminoloji üzerinden sanki  ortak  hassasiyetler- inşâ edebiliyorlardı. Herkes bir özeleÅŸtiri yapıyordu. “Kandırıldık”, “kullanıldık”, “kışkırtıldık”, “hatâ yaptık” gibi cümleler ile baÅŸlıyordu bu öz eleÅŸtiriler. Bu arada öz eleÅŸtirinin sol bir patenti olduÄŸunu söyleyebiliriz. 1970’lerde sol militanlar, “bir klikten diÄŸerine geçiÅŸlerini” anlatmak için bu kelimeyi iÅŸtah ile kullanırdı. Tabiî geride bırakılan daha az radikâl olan; yeni tercihin konusu olan klik ise daha fazla radikâl olan klik olurdu. SaÄŸcılar arasında fazla bir klik seçeneÄŸi yoktu. En fazla Ä°slâmcı bir Türkçülükten, Türkçü bir Ä°slâmcılığa veyâ tersi geçiÅŸler olurdu.

Aslında 1980’lerin sonlarında ve 1990’larda olup bitenler, sol hücrelerde zaten yaÅŸanan bir “geçiÅŸ âyininin”  sağı da içine alan bir ÅŸekilde yaygınlaÅŸması ve radikalizmden ılımlılaÅŸmaya doÄŸru yön deÄŸiÅŸtirmesidir. Tabiî ki bunları yeni deÄŸerlendirebiliyoruz. DeÄŸilse; o günlerde bunun memleketin fikrî târihi îtibârıyla büyük bir inkişâf ve terakki  olduÄŸunu zannediyorduk.

Kaçtığımız; belki bir ÅŸekilde sorup da üzerine gitmediÄŸimiz  bâzı sorular vardı. Meselâ “özeleÅŸtiri” iÅŸinin kültürel olarak bize çok uzak ve  yabancı bir zihin iÅŸi olduÄŸunu; menbâının Hristiyan günah çıkarma  olduÄŸunu göremiyorduk. ÖzeleÅŸtiri özel bir beceri ister. O beceri de “îtirâfa” deÄŸil de   tevbeye inanmış bir kültür dâiresinde namevcuttur.

Ä°kincisi, özeleÅŸtiri iÅŸinde hakikâte yakınlaÅŸma hassasiyeti kazanma iddiası da içkindir. Misâl; özeleÅŸtiri yapan kiÅŸi eski yolunun, kendisini hakikâtten uzaklaÅŸtırdığını; hâlbuki yeni yoluyla hakikâte daha da yakınlaÅŸtığını  imâ eder. Bu aynı zamanda bir olgunlaÅŸma iddiasıyla da kesiÅŸir. Ben bu boyutun daha kritik olduÄŸunu düşünüyorum. “Eskiden çocuktuk; ÅŸimdi ise olgunlaÅŸtık” demek; yapılan hatâları “çocukluk hastalığı” olarak geçiÅŸtirmek de vardır iÅŸin içinde. “Canım; beÅŸer ÅŸaÅŸar, o zamanlar gençtik” demek bir sorumluluk geçiÅŸtirmesidir aslında. Ama bunu diyen, özel bir dokunulmazlık da kazanmıştır. Ne yapılabilir; ne söylenebilir  ki kendisine? “Ä°yi ama o zaman aklınız neredeydi?” deseniz; fazla ileri gitmiÅŸ olursunuz. “Yahu adam ne yapsın iÅŸte geçmiÅŸiyle yüzleÅŸiyor. Hata yaptığını kabûl ediyor. Daha ne yapsın?”  derler size. Tabiî ki geçmiÅŸiyle gerçekten derin bir hesaplaÅŸma yapanlar vardır. Ama ben bu iÅŸin bizde hesaplaÅŸmadan çok bir geçiÅŸtirme, aklanma, yıkanma iÅŸi olduÄŸunu düşünüyorum.

Liberâl arılanma, biraz da hafifle(t)me manâsına geliyor. Büyük anlatıların küçümsenmesi,  büyük meselelerde hakkı yenmiÅŸ, unutulmuÅŸ küçük meselelerin dosyalanması ve ifşâsı, ekonomi karşısında ekonomizm veyâ kültüralizm; ulus karşısında etniklikler; toplum karşısında topluluklar; toplumsal sınıflar karşısında kültürel  sınıflar, devlet karşısında sivil toplum Ne heyecanlı zamanlardı onlar?….Bu ağır yüklerin dağıtıldığı, hafifleÅŸilen bir ortamda, yapıştırıcı ne olabilirdi? Bunu a buldular: Aydın vicdânı, aydın nâmusu, aydın olmanın ilkeleri… BeÅŸinci sınıf bir Sartrecılık…(Çok varmış gibi)…

Anlaşılamayan; bu hafifleÅŸmenin, öznelerini de içine alacak derecede etkili olacağıydı. YumuÅŸarken yumuÅŸattılar. Evet Marx’ın unutulmaz sözüdür: “Katı olan her ÅŸey buharlaşır”. Ama diyalektik bunun tersini de düşündürüyor. Bugün artık mafyoz bir kalemşörlükle veya magazinel  sansasyonel çıkışlar yaparak ayakta durmaya çalışan, MaÅŸaallah asla yanılmayan; ahlâkî duruÅŸu; özel hayatında olmasa bile-o kadarcık kusur kâdı kızında da olur- kamusal hayâtında sapasaÄŸlam duran; ama aslında attığı her çalımla biraz daha kötürümleÅŸen bir aydın tipiyle yüzsüzeyiz. BuharlaÅŸan herÅŸey katılaşır da…

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.